Bu yıl, Türkiye ve Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin 105. yılı. İki ülke, tarih boyunca çeşitli siyasi ve ekonomik çatışmalar yaşasa da, zamanla karşılıklı bağımlılık ve iş birliği ile birlikte güçlü bir ilişki oluşturmuşlardır. Bu kutlama, mevcut ilişkilerin evrimini, ortak projeleri ve gelecekteki olasılıkları derinlemesine irdelemek için bir fırsat sunuyor. Bireysel ve toplumsal düzeyde etkileşimlerin yanı sıra, bu ülkelerin uluslararası arenada nasıl bir araya geldiğini ve birbirlerini nasıl dengelediklerini anlamak da önemli.
Rusya ve Türkiye'nin ilişkileri, 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun genişleme politikalarıyla başlamıştır. O dönemde iki ülke arasında sık sık savaşlar yaşanmış, bu da her iki tarafın da ulusal politikalarının şekillenmesine neden olmuştur. Ancak, 20. yüzyılda özellikle Soğuk Savaş döneminde, iki ülke ideolojik olarak karşıt kamplarda yer almasına rağmen, stratejik çıkarlarını göz önünde bulundurarak bazı iş birlikleri de geliştirmiştir. Soğuk Savaş sonrası dönemde ise, ekonomik ve ticari iş birliği ilişkilere yeni bir boyut kazandırmıştır. Bugün gelinen noktada, iki ülkenin arasında hem ekonomik hem de askeri iş birliği oldukça kapsamlı hale gelmiştir, örneğin; Türk Akımı doğalgaz hattı ve S-400 hava savunma sistemi anlaşması gibi projeler, bu dengeyi pekiştiren önemli adımlardır.
Geleceğe yönelik olarak, Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin nasıl şekilleneceği, hem bölgesel hem de küresel düzeyde büyük bir öneme sahiptir. Ortadoğu'dan, Kafkaslar’a kadar geniş bir coğrafyada meydana gelen gelişmeler, iki ülkenin birbirleriyle olan ilişkilerini doğrudan etkileyebilir. Özellikle Suriye meselesi, iki ülkenin stratejik denge arayışlarını zorlaştıran bir unsur olmuştur. Ancak, her iki ülke de bölgesel istikrarın sağlanması açısından iş birliğinde kalmaya devam etmektedir. Tarafların birbirlerinin çıkarlarını gözetme çabaları, gelecekteki pek çok çatışmanın ana kaynağı olan anahtar sorunların daha yapıcı bir çerçevede ele alınmasına zemin hazırlamaktadır.
Sonuç olarak, Rusya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 105. yılı, sadece geçmişin bir muhasebesi değil, aynı zamanda gelecekteki olası gelişmelerin değerlendirilmesi açısından da kritik bir dönüm noktasıdır. Her iki ülkenin uluslararası arenada, ortak güvenlik meseleleri ve ekonomik çıkarlar konusunda ne derece uyum sağlayabilecekleri, gelecek yılların dinamiklerini belirleyecektir. Geçmişte olduğu gibi, bugünde ortak çıkarları etrafında şekillenen bir iş birliği, yalnızca iki ülkenin geleceğini değil, aynı zamanda bölgenin de istikrarını etkileyebilir.