Son yıllarda sosyal medya platformlarının yükselişi ile birlikte, gençler arasında kendini gösterme ve takipçi kazanma yarışı çılgın bir boyut aldı. Ancak, bu rekabetin bazıları için feci sonuçları olabiliyor. Birçok genç, sosyal medya uğruna tehlikeli ve hayatı tehdit eden durumlara girerek hem kendi hayatlarını hem de başkalarının hayatını tehlikeye atabiliyor. Bu durum, eğlenceden çok daha fazlası haline geliyor ve gençlerin yaşamlarında kalıcı izler bırakabiliyor.
Son zamanlarda, sosyal medya içerikleri oluşturmak amacıyla yapılan tehlikeli video çekimlerinin neden olduğu ölümler gündeme geldi. Gençler, daha fazla etkileşim ve izlenme almak adına yüksek binaların tepelerinde, tehlikeli yollarda ve Delta'nın derin sularında cesurca duruşlar sergilerken ya da akrobatik hareketler denemekte. Ancak, bu cesur anlar zamanla felakete dönüşebiliyor. Örneğin, birkaç hafta önce bir genç adam, bir çatıdan video çekimi yapmak isterken dengesini kaybetmesi sonrasında hayatını kaybetti. Arkadaşları yanında çekim yaparken yaşanan bu kayıp, birçok gencin sosyal medya için yaşamını tehlikeye atmasını sorgulamaya başlattı.
Bu gibi olaylar, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorunun da yansıması. Aileler, çocuklarının sosyal medya etkisi altında nasıl bir ruh hali içerisinde olduğunu, güvenli sınırları aşıp aşmadıklarını göz ardı edebiliyorlar. Özellikle çocukların ya da gençlerin sosyal medya dünyasında geçirdikleri zamanın artması, aile içindeki iletişim sorunlarını da yoğunlaştırabiliyor. Gençler, aydınlatıcı bir rehberlik ya da destek alamadıklarında, bu tür riskli davranışlara daha kolay yöneliyorlar.
Bu trajik olayların önüne geçmek ve gençlerin sosyal medya bağımlılığını asgariye indirmek için toplum olarak harekete geçmemiz gerekiyor. Öncelikle, gençlere bu alanın getirdiği tehlikeleri anlatmak ve sosyal medya okuryazarlığını artırmak adına eğitim müfredatlarına bu konuda özel içerikler eklenmeli. Ayrıca, okullarda sosyalleşme ve stres yönetimi gibi konulara odaklanan atölye çalışmaları düzenlemek önemli bir adım olacaktır.
Ailelerin de üzerinde en çok durması gereken nokta, çocuklarıyla sağlıklı bir iletişim kurabilmek. Çocukların sosyal medya kullanımı hakkında onlarla açık bir şekilde konuşmak, yaşadıkları korkuları ve sosyal baskıları anlamak, hayatlarını tehlikeye atan davranışlardan kaçınmaları için gerekli bir destek olacaktır. Bununla birlikte, ebeveynler çocuklarını sosyal medya platformları hakkında bilinçlendirmek, onları eğitmek ve gerektiğinde profesyonel yardım almalarını sağlamak konusunda sorumluluk almalı.
İnsanların dikkatini çekmek ve daha çok izlenmek uğruna hayatlarını tehlikeye atması, sadece gençler için değil, tüm toplum için endişe verici bir durum. Bunları önlemek amacıyla toplumsal farkındalık oluşturmak ve potansiyel tehlikeleri önceden tespit etmek için çeşitli kampanyalar düzenlemek kritik bir öneme sahip. Farkındalık artırma kampanyaları, gençlerin, gerçek hayatla sanal dünya arasındaki dengeyi kurmalarına yardımcı olabilir. Ayrıca, rol model olan bireylerin yani influencerların, sosyal medya üzerindeki etkilerini ve sorumluluklarını daha iyi anlayarak, izleyicileri için olumlu içerikler üretmelerinin teşvik edilmesi sağlanmalıdır.
Sonuç olarak, sosyal medya eğlenceleri ve dikkat çekmek amacıyla yapılan tehlikeli aktivitelerin her geçen gün artması, tüm dünyada endişe verici bir durum yaratıyor. Bu noktada, toplumun her kesimine düşen asıl sorumluluk, gençlerin sağlıklı birer birey olarak yetişmesini sağlamak, onları desteklemek ve tehlikelerden korumaktır. Sosyal medya üzerinde yaşanan bu tür trajik olayların bir daha yaşanmaması için dikkatli olmalı, gençlerimize güvenli bir çevre yaratmak adına tüm çabaları göstermeliyiz.